DÜNYA DEVLETLERİNE, PARLAMENTOLARINA,
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE,
BM, AGİT, AB, (BM. İNSAN HAKLARI KOMİSYONUNA),

(BM. GÖÇMEN VE MÜLTECİLER BİRİMİNE) VE KAMUOYUNA

AÇIK ÇAĞRI

 

 

Bizler Dünya Abhaz-Abaza Halkı Birliği’nin 18-20 Mayıs 2007 tarihleri arasında Almanya ve Belçika’da yaptığı toplantılarda bir araya gelen, Avrupa’da yaşayan Abhaz diasporası halkı ve delegeleri olarak:

 

o    Uluslararası hukuka saygı çerçevesinde,

o    Ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı prensibine inanarak,

o    Bir ulusun diğerini tahakküm altına almasını reddederek,

o    Yabancı baskılarla oluşturulan kurallara uyma zorunluluğuna karşı çıkarak,

o   Bugün olduğu gibi yarında, Abhazların yanı sıra Abhazya’da yaşayan tüm diğer halkların da barış ve güven içerisinde yaşayabilecekleri tek yerin Abhazya Cumhuriyeti Devleti olduğuna inanarak,

 

Tüm dünyada ve tarihi vatanlarında yaşayan Abhaz ve Abazinler adına dünya halklarına, parlamentolarına ve hükümetlerine; uluslararası hukukun gereği olarak ve egemen, demokratik bir hukuk devletinin tüm özelliklerine sahip olduğunu da vurgulayarak Abhazya Cumhuriyeti Devletinin tanınması çağrısında bulunuyoruz.

 

Abhaz ulusu 1200 yılı aşkın bir devlet tecrübesi ve geleneğine sahiptir. Tarih, Abhaz halkının bağımsızlık mücadelelerini gösteren belgelerle doludur. Bu mücadelelerin sonucudur ki, ulusumuz  8. Yüzyılda Abhaz Devletini kurmayı başarabilmiştir. Abhaz–Abazin toplumu yüzyıllar öncesinden günümüze köklü kültürlerini, ayrıcalıklı örf ve adetlerini ve eşsiz zenginlikteki dillerini yaşatageldiler. Tüm bunlar aynı zamanda dünya medeniyeti içinde paha biçilmez değerlerdir. Bilinen en eski dönemlerden günümüze kadar halkımız Ortadoğu, Avrupa, Akdeniz havzası ve Kafkasya bölgelerindeki tüm tarihi olaylarda önemli roller üstlendi. Buna arkeolojik kalıntılar, tarihi eserler ve kültürel anıtlar apaçık şahitlik etmektedirler. 19. yüzyıl ise Abhaz halkı için ağır tecrübelerin yaşandığı bir dönem  oldu ve ulusumuzun büyük çoğunluğu ülkelerini terk ederek Osmanlı topraklarına sığınmak zorunluluğunda bırakıldı. Ancak bu durum onların içindeki özgürlük ateşini hiçbir zaman söndüremedi.

 

Abhaz toplumu tarihi süreçte birçok kez yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelmesine rağmen her defasında ayakta kalmayı başarabildi. 1918 yılında da Rus İmparatorluğunun çöküşünden fırsat bularak ortaya çıkan Gürcü Menşevik Devleti’nin ilk icraatı da Abhazya’yı işgale yeltenmek olduysa da bunda başarısız oldular. Abhaz halkı ulusal bağımsızlık mücadelesinin ardından devletlerini tekrar kurmayı başardı.

 

1921 yılında işgalci Gürcü menşeviklerin Abhazya’dan atılmasının ardından  Bağımsız Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ilan edildi. Ancak 10 yıl geçmeden Stalin ve Beria, Abhazya’yı zorla Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne dahil ettiler. Bu olay üzerine Abhaz halkı topluca protestolara başladı. Bu başkaldırıyı Sovyetler tarihinde  ilk olarak Abhazlar göze almışlardı.

 

Gürcistan’ın komünist yöneticileri ise açıkça Abhaz halkını yok etme faaliyetlerine giriştiler. Abhaz halkının en değerli aydınları birer ikişer ortadan kaldırıldı. Abhaz okulları tamamen kapatıldı. Yoğun bir Gürcü nüfusu Abhazya’ya yerleştirilerek demografik yapı alt üst edildi. Abhazca coğrafi terimler bile Gürcüce olarak değiştirildi, tarihi kalıntılara varıncaya her şey tahrif edildi. Ancak tüm bunlara ulusumuz hiç bir dönem rıza göstermedi ve her 10 yılda bir büyük halk hareketleriyle tepkilerini ortaya koymaktan da asla çekinmedi.

 

SSCB döneminde zorla dahil edildiği süre hariç, tarih içerisinde Abhazya’nın Gürcistan’a  ait olduğu hiç bir zaman dilimi gösterilemez. Gürcüler de tüm dünyayı yalanlarına Abhazya’nın diktatör Stalin rejimince kendilerine hediye edildiği bu dönem haricindeki tarihi gerçekleri karartarak inandırabildiler. Bugün bu yalanlara bina edilen tarihi verilerle sözüm ona “toprak bütünlüklerini” koruyorlar.

 

1992 yılında da sözde “toprak bütünlüğü” için yeniden Abhazya’ya saldıran Gürcistan, bir kez daha Abhazya’da kanlı bir savaşa neden oldu. Ancak bu savaş, Abhaz halkının şanlı direnişi ve kardeşlerinin desteği ile zaferle noktalandı. Bu askeri zafer aynı zamanda Abhaz halkına özgürlüğünü tekrar iade  etti.

 

Ülkemiz 14 yıldır demokratik prensiplere bağlı olarak de-facto  bağımsızlığını sürdüre- geliyor. Artık dünyanın, Abhazya halkının varlığını ve diğer halklar gibi kendi devletini yaşatma hakkını tanımasının zamanı gelmiştir. Bizler asla savaş istemedik, bugünde istemiyoruz. Tarih boyunca kimsenin toprağına da göz dikmedik, ancak en değerli vatan evlatlarını da topraklarımızı savunmak için feda etmekten bir an bile tereddüt etmedik. Bugünde aynı karar ve azimle her türlü saldırganlığa karşı Abhazya’yı savunmaya hazır durumdayız. Abhazya halkının bağımsızlık iradesi, uluslararası hukuk, BM sözleşmeleri ve ikili anlaşmalara da uygundur. Halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkı, uluslararası sözleşmelerle garanti altına alınmış en temel haklardan biridir. Bütün dünya devletlerine düşen bu gerçeği kabullenerek uluslararası hukukun tanıdığı hakları Abhaz halkından esirgememek ve Bağımsız Abhazya’yı tanımaktır.

 

Abhaz sorununda dünyanın takındığı çifte standart sadece Gürcistan saldırganlığını cesaretlendirmektedir. Gürcistan’ın Temmuz 2006’da, BM ve BDT taraflarınca oluşturulan BM Barış Gücü kontrolündeki KUDRI (Kodor) vadisine asker sevk ederek tüm anlaşmaları ve BM kararlarını yok sayması da bu çifte standardın doğal sonucudur. Bölge barışı, Gürcü yönetimi tarafından açıkça sabote edilmektedir, 14 yıldır süregelen nisbi sükunet ortamı bugün için ciddi  tehdit altındadır. Kardeş Kafkas Cumhuriyetleri, Abhazya ve Diaspora için kaygı verici ve kabul edilemez olan bu durumun, bölgede sağlanan istikrarı yok etmesi muhakkaktır.

 

Gürcistan’ın, Dünya Barışı adına, askerlerini Kodor Vadisi'nden vadisinden çekmesinin sağlanmasını ve bölgede istikrarı yok eden Gürcistan kaynaklı terör eylemlerine engel olunmasını tüm dünya devletleri ve BM’den önemle talep ediyoruz.

 

Gürcistan’ın askerlerini Kodor Vadisi'nden çekmesi ve saldırgan tutumundan vazgeçmesi, sadece Abhazya ve Kafkasya’nın tamamında barış ve istikrarın tekrar sağlanması açısından değil, BM’nin inandırıcılığı, güvenilirliği ve prestiji açısından da son derece önemlidir.

 

Bugün BM başta olmak üzere tüm uluslararası kuruluşların Abhazya konusunda karar alırlarken açıkça tek taraflı olarak hareket etmeleri bizlerde ciddi rahatsızlık uyandırmaktadır. Bu anlamda konu ile ilgili olarak BM Güvenlik Konseyine bilgi vermeyi amaçlayan Dışişleri Bakanımız Sn. Sergey Şamba’ya ABD vizesinin verilmeyişini ağır bir hakaret olarak algılıyoruz. Sadece bir tarafı dinleyerek soruna çözüm bulma iddialarını kabul etmemiz söz konusu bile olamaz. Ayrıca BM şemsiyesi altında devam eden görüşme sürecinde Gürcü tarafının kendilerince “mülteci” olarak adlandırdıkları, ancak gerçekte tarihi vatanlarına geri dönmüş kişilerin Abhazya’ya tekrar geri dönüşlerini ön şart  olarak ileri sürmeleri bizim açımızdan kabul edilemez bir durumdur. Burada bilinmesi gereken; Abhazya’ya dönme hakkının sadece ve sadece 19. yüzyılda vatanlarından zorla sürülenlerin torunlarına ait olduğu gerçeğidir!

 

Bu bağlamda Abhazya’ya uygulanan ve her türlü insan haklarını ayaklar altına alan tüm hukuk ve insanlık dışı ambargoları ve uygulamaları şiddetle protesto ediyor ve derhal sonlandırılmasını  bekliyoruz.

 

Ayrıca başta ABD ve Türkiye olmak üzere bir takım batılı ülkelerin Gürcistan’a sağladıkları askeri desteğin, problemin çözüm sürecine hiçbir olumlu katkısının olamayacağının bilinmesini de önemle vurgulamak istiyoruz.

 

Bizler, Abhazya’ya uygulanan haksız ve hukuksuz uygulamaların derhal son bulacağına demokratik, özgür ve egemen Abhazya Cumhuriyeti Devleti’nin bir an önce tanınacağına yürekten inanıyoruz.

 

Saygılarımızla

 

Dünya Abhaz-Abaza Halkı Birliği Genişletilmiş Yönetim Kurulu Katılımcıları adına

 

Başkan Prof. Dr. Taras ŞAMBA

 

Wuppertal-Antwerpen, 19-20 Mayıs 2007